GÜLSEHER CİNAL


SESSİZ ÇIĞLIK…

SESSİZ ÇIĞLIK…



Türkiye’de artan geçim sıkıntısı, yalnızca ekonomik değil, sosyal ve psikolojik boyutlarıyla da toplumun her kesiminde derin yaralar açıyor. 
Bu yaraların en görünmeyen ama en derin olanları ise çocuklarda ve onların sağlıklı gelişimlerini sağlamaya çalışan annelerde gözleniyor. 
Yetersiz beslenme ve vitamin eksikliği gibi sorunlar, çocukların gelişimini tehdit ederken, anneler bu zorlukları aşmak için sessiz bir mücadele veriyor.
Ekonomik sıkıntılar nedeniyle pek çok aile, çocuklarına dengeli ve sağlıklı bir beslenme düzeni sunmakta zorlanıyor. 
Gıdalara gelen zamlar, özellikle et, süt, meyve gibi besinlerin alınmasını zorlaştırıyor. 
Bu durum, büyüme çağındaki çocuklarda ciddi vitamin eksikliklerine yol açarken, çocukların fiziksel ve zihinsel gelişimlerini olumsuz etkiliyor. 
Günümüzde birçok çocuk, özellikle demir, D vitamini ve B vitamini gibi temel vitaminlerden yoksun bir şekilde büyüyor; bu da ileride kalıcı sağlık sorunlarına yol açabiliyor.
Anneler ise, her sabah çocuklarını okula aç göndermemenin yollarını ararken, kendi ihtiyaçlarını geri plana atıyor. 
Çocuklarına sağlıklı bir gelecek sunmak için ellerinden gelen her türlü fedakarlığı yaparken, aynı zamanda hayatın giderek zorlaşan yükünü tek başlarına omuzluyorlar. 
Annelerin bu görünmez mücadelesi, onları hem fiziksel hem de duygusal olarak yıpratıyor. Çocuklarına sağlıklı ve dengeli bir yaşam sunma çabaları, günlük hayatın sıkıntıları arasında kaybolup gidiyor.
Toplum olarak, bu sessiz mücadeleyi görmeli ve bu annelerin yüklerini hafifletmek için daha fazla destek sunmalıyız. 
Sağlıklı bir gelecek için çocuklara yeterli beslenme imkânı sağlanmalı; yerel yönetimlerin ve sosyal yardım kuruluşlarının bu konuda adımlar atması çok önemli. 
Annelerin omuzlarındaki yükü hafifletmek, çocukların geleceğini daha sağlam temeller üzerine kurmak demektir. 
Çocukların açlık ve yoksullukla mücadelesine destek olmak, yalnızca sosyal sorumluluk değil, aynı zamanda toplumsal bir yatırım olarak görülmelidir. 
Çünkü bugünün çocukları, yarının yetişkinleri olacaklar; onlara sağlıklı bir gelecek sunmak hepimizin görevi.
Bu da ancak toplumsal dayanışma ve desteğin güçlenmesiyle mümkün olacaktır.